Sergiler

SERGİLER – EXHIBITION

 

Houston Texas, U.S.A

Dubai, B.A.E

Galeri Koç, ANTALYA

Med Cezir, KÜTAHYA

Tüyap – Unicera, İSTANBUL

World Of Ceramic Bienal, SEOUL

İslam Eserleri Müzesi, İSTANBUL

50.Nasredin Hoca Festivali, AKŞEHİR

Mövenpick Hotel, İZMİR

M.Akif Ersoy Sanat Merkezi, İSTANBUL

Houston Texas, U.S.A

Oklahoma City Üniversitesi, U.S.A

EGAFED Buluşması – Kuşadası, AYDIN

Avrupa Kültür Başkenti Etkinlikleri, İSTANBUL

Galeri Bergüzar, İSTANBUL

Turgut Özal Üniversitesi, ANKARA

Mustafa Necati Kültür Evi – TBMM, ANKARA

Pendik BOOTSHOW, İSTANBUL

Gelenekten Geleceğe 2 Sergisi, İSTANBUL

Mimari Ebrular Sergisi, ANTALYA

Kuveyt Ehli Beyt Vakfı Sergisi, KUWAIT

Ustalardan Seçki Sergisi – D.P.Ü, KÜTAHYA

2. Yöresel Ürünler Sergisi, ANTALYA

Torium AVM Etkinlikleri, İSTANBUL

7. Egem Ege İlleri Tanıtımı, ANKARA

Eserlerimin Hikayesi

KARYALILAR…

Eserlerimi textured cracking ( dokusal çatlak ) adını verdiğim ve tarafımdan geliştirilen bir teknik ile yapıyorum.

Canlı cansız yaratılan her şeyin kendine has yüzey dokuları var. Bunlar yaşadığımız Evrende çok uzun yıllar içerisinde maruz kaldıkları bir takım iç veya dış etkenlerin neticesinde değişikliklere uğramışlardır.

Ne yazık ki ilk yaratıldıkları gibi değillerdir.

Çöller, dağlar, nehir yatakları, vadiler, kanyonlar, su deltaları, ağaç gövdeleri, zaman içerisinde değişmişler ve değişmeye de devam etmektedirler. Bu oluşumlar eserlerime ilham kaynağı olmuşlardır. Doğaya baktığımızda etkilenecek o kadar çok unsurlar var ki, hayretler içerisinde kalmamak ne mümkün.

Bu bağlamda tüketmeye devam ettiğimiz, tüketirken de mahvedip, dengelerini alt üst ettiğimiz Dünyamıza yaşadıkları dönemdeki güzellikleri bırakabilme adına verdikleri mücadelelerinden dolayı çok etkilendiğim bir medeniyet olan Karyalıları hatırlamak ve tanımayanlara tanıtmak istedim.

Neden Karyalılar ?

Denizin kıyısındaki güneş bahçesinde yaşayan, denizden gelen tunçtan adamlar…

Kalkana ilk defa kulp, miğfere sorguç ve püskül takan, bunları süsleyen ve dünyanın yedi harikasından biri olan Mozele’yi bu günlere miras bırakan, kendine özgü yazıları bugün bile çözülememiş mağrur ve gizemli bir halk;

KARYALILAR…

Hala çözülmesi gereken birçok sırrı taşıyan M.Ö. 2000’lerde Muğla – Milas – Bodrum yarımadasının bilinen en eski sakinlerinden olan Karyalıların en önemli özeliklerinden biride bitkilerle tedavi diye adlandırılan Fitoterapide oldukça önemli bir yere sahip oldukları gerçeğidir.

Bitkiler ile tedavide uzmanlaşan Karyalıların doktorlarına Koca Karya, yaptıkları ilaçlara da Koca Karya İlaçları denmiştir. Yıllar yılı dilden dile günümüze gelen söz ve tanımların kulaktan kulağa değişime uğraması sıkça rastladığımız bir durumdur. Bu değişime uğrayan tanımlardan biride ne yazık ki Koca Karya İlaçları deyimidir. Koca Karya İlaçları bitkiler ile tedaviye karşı olanlar tarafından KOCAKARI ilaçları olarak değiştirilmiş ve bu söylem hep aleyhte kullanılmıştır.

Genetiği oynanmış hibrit tohumlar ile yapılan tarım ve neticesinde üretilen gıdalar ve bunlar ile beslenen canlıların gelecekte nasıl bir akıbet ile karşılacakları çok da gizemli olmasa gerek. Kanser, şeker, kalp damar hastalıkları ve bunun gibi birçok tedavisi mümkün olamayacak kronik rahatsızlıklardan dolayı milyarlarca kazancın sentetik ve kimyasal ilaç üreten firmalara aktarılması çok üzücüdür.

Gelecekteki insanların daha sağlıklı yaşamaları ve yaşlanmaları için organik tarımın önemine vurgu yaparken bitkiler ile tedavinin önemini bir kere daha hatırlatabilmek adına bu eserleri ürettim. Eserlerimde kullandığım seramikten yaptığım her bir parça bir bitkiyi temsil etmekte ve 1000 C derecede fırınlanmaktadır. Fırından çıkan parçaların bir araya gelmesinden oluşan kompozisyonlar aslında bitkiler ile tedavide kullanılan reçeteleri ifade etmektedir.

Fitoterapide kullanılan reçeteleri sanat eserlerimle anlatmak oldukça keyifli ve bir o kadar da mutluluk verici…

Bitkiler ile doğal tedaviye dönüşün her geçen gün arttığı dünyamızda Koca Karya İlaçlarına olan ilgi ve alakanın daha da aranır hale gelmesinden dolayı çok mutluyum. Bu yüzden ürettiğim bu eserlerimi Karyalılar’a ithaf ediyorum.

                                                                                                                                        Özkan Elagöz – Otodidakt

 

Biyografi

ÖZKAN ELAGÖZ – otodidakt

1970 – KÜTAHYA  /  TÜRKİYE

Ebru sanatında zor olarak kabul edilen “ akkase ” tekniğini çini ve seramik objelere sır altı

tekniğini uygulayabilen ilk sanatçıdır.

Amerika, Kuveyt, Güney Kore ve yurt içinde çeşitli sergiler açan sanatçının koleksiyonerlerde

eserleri bulunmaktadır.

Sanat çalışmalarına UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağında bulunan Kütahyada devam eden T.C.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı olan Özkan ELAGÖZ; “ katmanlar ” ismini verdiği kendine

has teknik ile ebru eserler üretmektedir.

Dokusal çatlak ismi ile bilinen ve sanatçı tarafından geliştirilen bir başka teknik ile de çağdaş

sanatlar alanında eserler üretmektedir. Bu eserlerin üretiminde çini fabrikalarının revizyon esnasında

hurdaya attıkları atıl malzemeleri kullanabilen sanatçı bu sayede geriye dönüşüm ile atıkları sanata

kazandırabilmektedir.

Canlı, cansız yaratılan her şeyin kendine has yüzey dokuları var. Bunlar yaşadığımız Evrende

çok uzun yıllar içerisinde maruz kaldıkları bir takım iç veya dış etkenlerin neticesinde değişikliklere

uğramışlardır.

Ne yazık ki ilk yaratıldıkları gibi değillerdir.

Çöller, dağlar, nehir yatakları, vadiler, kanyonlar, su deltaları, ağaç gövdeleri, zaman içerisinde

değişmişler ve değişmeye de devam etmektedirler. Bu oluşumlar eserlerine ilham kaynağı olmuşlardır.

Dünya kültür mirasına, yaşadığı dönemdeki güzellikleri bırakabilme adına bu eserleri üretmekte

olan sanatçı geliştirdiği tekniği sayesinde her eserden kişiye özel bir adet üretmektedir.